varlık ne demek?
- Var olma durumu, mevcudiyet, yokluk karşışu
Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır.
O. V. Kanık - Var olan her şey.
Her varlık bir yaratıktır. Her yaratık da canlı.
Necip Fazıl Kısakürek - Para, mal, mülk, zenginlik
Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar.
Anayasa - Önemli, yararlı, değerli şey.
- İyi yaşayacak kadar geliri yolunda olma durumu, variyet.
- Ömür, hayat
Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben.
A. K. Tecer - Canlı varlıkların sayısal yoğunluğu veya dağılımı, popülasyon
- Kalıcı olan, gelip geçici olmayan şey.
- Yüksek frekansları düzenleyerek sesin canlılığını denetleyen bir çeşit frekans düzenleyici devre.
- Bk. aktif
- Felsefenin temel kavramlarından biri; ilkin Parmenides kullanmış. 1- Var olan şey; var olduğu söylenen şey; var olanın varoluşu. (Var olan şeylerlevarlık arasındaki ayrım, doğru ile doğruluk arasındaki ayrım gibidir; doğru olan birçok şeyler vardır, ama doğruluk bu birçok doğrularda bir ve aynıdır.) Aristoteles'te "varolanların varlığı", var olanların çokluğu içinde ortak olan, özdeş olan. 2- Oluş ve yok oluşun karşıtı olarak: Kalıcı olan, gelip geçici olmayan. 3- Bütün var olanları içine alan en genel kavram. 4- Görüntünün karşıtı olarak gerçekten var olan. //varlık, gerçek (real)varlık, düşüncel (ideal)varlık olarak ayrılır: Gerçekvarlık çoğunlukla varoluş (existentia) olarak, düşüncelvarlık öz (essentia) olarak gösterilir. Gerçekvarlık gerçekliğini nesnelerden, olaylardan, kişilerden alan şeydir, uzay-zaman içindedir, bireyseldir, tektir; düşüncelvarlık ise uzay-zaman-dışıdır, duyularla algılanamaz, elle tutulur gerçekliği yoktur; bu anlamda değerler, matematik ve mantığın kavramları düşüncelvarlıklardır.
- Zenginlik; para, mal mülk.
- Önemli, yararlı, değerli.
- Yaşam, hayat.
- Being.
- Asset.
- Circumstances.
- Havings.
- Circumstance.
- Possessions.
- Creature.
- Criter.
- Entity.
- Estate.
- Existence.
- Means.
- Possession.
- Presence.
- Property.
- Stock.
- Subsistence.
- Wealth.
- Affluence.
- Opulence.
- Riches.
- Assets.
- Actuality.
- Fortune.
- Substance.
- Être
- Ens, esse
aktif
- Etkin, canlı, hareketli, çalışkan
- Faal
- Etkili
- Çalışan, çalışmasını sürdüren
- Etken.
- Bir ticarethanenin, ortaklığın para ile değerlendirilebilen mal ve haklarının tümü.
- Bilânçonun alacaklı yanı.
- Gerçek veya tüzel bir kişinin sahip olduğu maddi değer taşıyan mal ya da gayri maddi haklar. krş. sabit varlıklar, cari varlıklar, reel varlıklar, mali varlık, vadeye göre varlıklar
- Çalışkan
- İşler durumda
varlık belirten
- Substantive.
varlık bilimci
- Varlık bilimi uzmanı.