uzatma ne demek?
- Uzatmak işi, temdit.
- Sıhhi tesisatçılıkta kısa boruları uzatmak için kullanılan, kısa boru parçası.
- Bir ucu kıyıya bağlı durumda denize uzatılıp bırakılarak kullanılan balık ağı.
- Ünlülerin uzun söylenişi.
- Oyun içerisindeki duraklama dakikaları.
- Eşit sayılarla biten bir elemeli oyunu, kazananın belli olması amacıyla, kurallarına uygun olarak belli bir süre daha sürdürmek.
- Bazı sözcüklerde hecenin uzun okunması: Fail, tacir, imdat vb.
- Elemeli oyunlarda, kazananı ve yeniği belli etmek gerektiğinden, olağan süresi eşit sayılarla biten bir oyunun, onar dakikalık iki bölüm halinde uzatılması.
- Doğuma yardım sırasında bükülü olan baş veya bacak gibi yavru kısımlarının düzeltilme işlemi, ektensiyon.
- Extra time.
- Lengthening.
- Extension.
- Elongation.
- Stretch.
- Extending.
- Prolongation.
- Renewal.
- Continuation.
- Continuance.
- Extratime.
- Protraction.
- Spread.
- Seine net.
- Augmentation.
- Reach.
- Extention.
uzatmak
- Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak.
- Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek
- Bir şeyi vermek için birine yöneltmek
- Germek.
- Konuşmayı sürdürmek
- Vermek, göndermek.
- Süreyi artırmak, temdit etmek
- Extend.
- Prolong.
- Lengthen.
uzatma ağı
- Deniz, göl ve akarsuların genişleme yaptıkları bölgelerine bırakılarak av yapan ağlar.
- Gill net.
uzatma bağı
- Müzikte, aynı adı taşıyan iki notayı birbirine bağlayan bağa verilen isim.