uydurmak ne demek?
- Uymasını sağlamak
Gözlerini kilidi sökülmüş ve büyümüş anahtar deliğine uydurdu.
P. Safa - Hayal gücünden yararlanarak gerçek dışı bir şey söylemek, yakıştırmak
Terzinin kendi sözünü yanlış anlamış olduğu hikâyesini uydurmuş olmalıydı.
A. Ş. Hisar - Yasal olmayan bir işi hile, düzen vb. ile kanuna uygun gibi göstermek.
Müfettiş Bey güldü ama babacan gülüşü değildi bu; tam tersine, işini kitaba uydurmuşların güveni vardı onda.
T. Buğra - Elde etmek, sağlamak, bulmak.
- Cinsel birleşmede bulunmak, becermek.
Tune.
Accommodate.
Attune.
Conform.
Dream up.
Fashion.
Feign.
Forge.
Fudge.
Gear.
Improvise.
Assimilate.
Quadrate.
Contrive to do.
Fake.
Hammer out.
Mate.
Realign.
Shift.
Square.
Tailor.
Trump up.
Talk through one's hat.
Make up.
Concoct.
Fake up.
Cook up.
Cook.
Fabricate.
Frame.
Invent.
Manufacture.
Tell a fib.
Adjust.
Adapt.
Suit.
Tune up.
uydurma
- Uydurmak işi.
- Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme, palavra, mürettep
Coinage.
Made-up.
False.
Fake.
Fictive.
Fictitious.
Fabled.
Untrue.
uydurma adlar
- Hiçbir yer ve kişi adı olmayıp uydurulan adlar.
Fancy names.
Appellation de fantaisie