uydurma ne demek?
- Uydurmak işi.
Atatürk'ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü 'uydurma dilcilik' gayretine alet etmişiz.
B. Felek - Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme, palavra, mürettep
- Coinage.
- Made-up.
- False.
- Fake.
- Fictive.
- Fictitious.
- Fabled.
- Untrue.
- Untruthful.
- Apocryphal.
- Cardboard box.
- Colorable.
- Fabulous.
- Improvised.
- Mendacious.
- Out of whole cloth.
- Quack.
- Trumped-up.
- Making up.
- Falsification.
- Fabrication.
- Invention.
- Fiction.
- Farfetched.
- Mythical.
- Shoddy.
- Coined.
- Invented.
- Cock and bull story.
- Cop- out.
- Fabricating.
- Factitious.
- Fairy tale.
- Faked up.
- Figment.
- Pure invention.
- Pseudo.
- Trumped up.
uydurmak
- Uymasını sağlamak
- Hayal gücünden yararlanarak gerçek dışı bir şey söylemek, yakıştırmak
- Elde etmek, sağlamak, bulmak.
- Cinsel birleşmede bulunmak, becermek.
- Yasal olmayan bir işi hile, düzen vb. ile kanuna uygun gibi göstermek.
- Tune.
- Accommodate.
- Attune.
- Conform.
- Dream up.
uydurma adlar
- Hiçbir yer ve kişi adı olmayıp uydurulan adlar.
- Fancy names.
- Appellation de fantaisie
uydurma diyaframı
- Matching diaphragm