unsur ne demek?

  1. Öge

    Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir.

    Atatürk
  2. Bk. bölme
  3. öğe, ilke, eleman
  4. Kimyevi maddeden her biri. Mürekkeb cisimlerde bulunan basit maddelerin her birisi.
  5. (en)Element.
  6. (en)Fact.
  7. (en)Ingredient.
  8. (en)Component öğe.
  9. (en)Eleman.
  10. (en)Component.
  11. (en)Factor.
  12. (en)Integral.
  13. (en)Item.
  14. (en)Primary matter.
  15. (en)Staple.

öge

  1. Ulusun büyüğü, yaşlı kimse.
  2. Birleşik bir şeyi oluşturan basit şeylerden her biri, unsur, eleman.
  3. Başka şeylerin kendisinden türediği ilk madde, ilke, unsur.
  4. Bir cümleyi oluşturan özne, yüklem, tümleç vb. birimlerden her biri.
  5. Bir sınıf veya bir topluluğun bireylerinden her biri.
  6. (en)Element.
  7. (en)Element, factor, unit, component, constituent.

bölme

  1. Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim.
  2. Salon, oda, sofa vb. büyük bir yerden ayrılmış daha küçük yer
  3. Büyük bir yeri, alanı küçük oda veya kısımlara ayıran ince duvar veya tahta perde
  4. Kalın ağaç gövdesinden odun veya tekne yapmak için ayrılan tomruk.
  5. Gemilerin içinde, su baskını, yangın vb. durumlarda, ara kapılar kapandığında arızanın veya hasarın yayılmasını önlemek için kullanılan birbirlerinden ayrılmış yerler.
  6. Cins kavramlarını tür, alt tür kavramlarına ayırma işi.
  7. Dört işlemden biri, taksim.
  8. Bezlerin lopları arasındaki duvar, iki boşluğu ayıran duvar.
  9. Meyvelerde mantar hiflerinde, mercanlarda, kalpte, burunda, dilde ve odalı kabuklarda görülen duvar. Perde, septum.
  10. Akımsaklarda iki voltluk elektrik gücü taşıyan bölümlerden her biri.

unsure

  1. Emniyetsiz
  2. Riskli
  3. Emin olmayan

unsure of himself

  1. Sıkılgan

Türetilmiş Kelimeler (bis)

unsureunsure of himselfunsurelyunsurenessunsurfacedunsuriyetunsurmountableunsurmountablyunsurpassableunsurpassablyunsubmissiveunsubmissivenessunsubscribeunsubscribedunsubstantial
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın