ucuz ne demek?
- Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı, pahalı karşıtı
Geceleri tiyatroların önünde saatlerce bekleyerek ucuz yerlere yerleşirdik.
Y. K. Beyatlı - Az emekle elde edilen
Biletçi teşekkür etmekten, ben de bu kadar ucuz teşekkür toplamaktan kurtulduk.
B. Felek - Catchpenny.
- Cheap.
- Inexpensive.
- Dime.
- Dirt cheap.
- Dirt-cheap.
- Giveaway.
- Keen.
- Trumpery.
- Two-bit.
- Cheaply.
- Economy.
- Frugal.
- Easy.
- Facile.
- At a small charge.
- Circular.
- At little / small cost.
- Economy priced.
- At a low figure.
- Gut- rot.
- Cheap line.
- Low- priced.
- Popular.
- Tatty.
- Threepenny.
- Reach me down.
ucuz alan, pahalı alır
- Ucuz olan mal çabuk eskir, pahalıya alınmış gibi olur.
ucuz atlatmak
- Zor veya tehlikeli durumdan az zararla sıyrılmak