uşak ne demek?
- Çocuk
Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş.
M. Ş. Esendal - Herhangi bir bölgenin halkından olan erkek
Kim bilir, bu Anadolu uşaklarının her birinde ne cevherler vardır.
C. S. Tarancı - Erkek hizmetçi
... kapının eşiğinde fraklı, beyaz eldivenli bir uşak duruyordu.
Y. K. KaraosmanoğluSağda, duvar kıyısında ahır, arabacı, uşak odaları var.
Y. Atılgan - Tayfa
Bir haykırma duyuldu. Uşakları koşturdum. Simit attırdım denize, ama deniz geri vermedi.
Z. Selimoğlu - Türkiye'nin Ege Bölgesi'nde yer alan bir şehri
- Ufak, küçük.
- Genç, delikanlı.
- Erkek hizmetçi.
- Manservant.
- Servant.
- Domestic help.
- Body servant.
- Do-all.
- Factotum.
- Flunkey.
- Flunky.
- Footman.
- Helper.
- Henchman.
- Lackey.
- Myrmidon.
- Pursuivant.
- Retainer.
- Servitor.
- Valet.
- Varlet.
- Waiter.
- Male servant.
- Youth.
çocuk
- Küçük yaştaki oğlan veya kız
- Soy bakımından oğul veya kız, evlat
- Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak
- Genç erkek.
- Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi.
- Büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan kimse.
- Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse.
- Bebeklik çağı ile erginlik çağı arasındaki gelişme döneminde bulunan insan.
- Nipper.
- Bairn.
uşak elbisesi
- Livery.
uşak olmak
- Birinin hizmetini yapma görevini üzerine almak.