uçuk ne demek?
- Uçmuş, soluk
Parasızın yürüyüşü sürtük, gözleri süzük, rengi uçuk, sesi bozuktur.
R. H. Karay - Açık (renk)
Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık...
P. Safa - Hafif, belirsiz
Ruhsar Hanım uçuk bir gülümsemeyle kapıya süzüldü gitti, birkaç saat içinde birkaç yıl daha yaşlanıvermiş kadıncağız.
A. İlhan - Deli dolu.
- Ateşli hastalıklar, ruhsal bunalımlar veya korku sonucu genellikle dudakta beliren kabarcık.
- Sıcaklığını değiştirmeksizin, yalnızca basıncını artırarak sıvılaştırabilen bir uçunun durumu.uçuk, dönüşül sıcaklık altında bulunan bir tür uçundur.
- Sıcaklığını değiştirmeksizin, yalnızca basıncını artırarak sıvılaştırabilen bir uçunun durumu.uçuk, dönüşül sıcaklık altında bulunan bir tür uçundur.
- Bir sıtma belirtisi olarak da ortaya çıkabilen, sulu, küçük deri kabarcığı.
- 1. uçmuş, soluk renk. 2. çökmüş yer, toprak. 3. iyi. 4. sivri dağ tepesi.
- Uçmuş, soluk renk.
- Çökmüş yer, toprak.
- İyi.
- Sivri dağ tepesi.
- Crackpot.
- Ethereal.
- Herpes.
- Blain.
- Vesicle.
- Pallid.
- Cold sore.
- Faded.
- Pale.
- Vapor.
- Fever blister.
- Dampf
- Hitzblaschen
- Herpès
- Vapeur
- Herpes
uçuk açınık
- Bkz. Sağlam açınık.
uçuk basıncı
- Belli sıcaklıkta, sıvı ya da kafasıyla dengede bulunan uçuğun gösterdiği basınç.
- Belli sıcaklıkta, sıvı ya da kafasıyla dengede bulunan uçuğun gösterdiği basınç.
- Vapor pressure.
- Dampfdruck
- Pression de vapeur