tutulmak ne demek?
- Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak
Bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu.
E. E. Talu - Ay ve güneş tutulma olayına uğramak.
- Ünlü olmak, meşhur olmak.
- Tutuk duruma gelmek.
- Bir organı işleyemez olmak
Konuşmak için dilim, yazmak için kalemim tutuldu.
F. R. Atay - Birine tutkun olmak, sevmek.
- Bir işe veya birine canı sıkılmak
Sen filozof geçinen ukala bir adama benzersin. Bak, ben böyle şeylere fena tutulurum.
H. Taner - Yakalanmak
Hastalığa tutulduğu sıralarda bir sabun fabrikasında çalışıyordu.
N. Cumalı - Oyuncunun söyleyeceklerini unutması.
- Have a crush on smb.
- Be held.
- Be taken.
- Be at a premium.
- Be in a request.
- Make a hit.
- Attack.
- Attaint.
- Catch on.
- Come in.
- Come up.
- Drop.
- Be enamored of.
- Be enamoured of.
- Go into.
- Incur.
- Indulge.
- Smite.
- Be smitten with.
- Stiffen.
- Be stuck.
- Be stuck on.
- Click.
- To be caught.
- To be eclipsed.
- To have a cramp.
- To fall in love with.
- To be affected.
- To be held.
- To fall for.
- To fall/be in love with.
- To catch on.
- To click.
- To become stiff.
- To be stiff.
- To go down with sth.
- To be held / caught.
- To become popular.
- To get stiff.
- To become tongue-tied.
- To get caught (in a storm.
- Gone on.
- Dry-up.
- Avoir un trou
tutulma
- Bir gök cisminin, araya başka bir cismin girmesiyle bütününün veya bir bölümünün görünmez duruma gelmesi olayı.
- Tutulmak işi, popülarite.
- Gözlemciye göre iki gökcisminden birinin öbürünü örtmesi. Ay'ın Güneş'i örtmesi (güntutulması), Yer'in Ay'ı örtmesi (Aytutulması).
- Popularity.
- Rating.
- Being held.
- Eclipse.
- Being held / caught.
- Immersion.
- Éclipse
tutulma dönemi
- Virüsün enfekte ettiği hücrede gerçekleşen ve viral soyunma aşamasıyla tomurcuklanma aşaması arasında kalan, virüsün enfektif olmadığı dönem, eklips dönemi.
- Eclipse period.