trailblazer ne demek?
- Yol açan kimse
- Öncü.
- Öncü, yol açan kimse
yol
- Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik.
- Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer
- Genellikle yerleşim alanlarını bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi
- İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer.
- Gidiş çabukluğu, hız.
- Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi
- Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik.
- Yolculuk.
- Kolcuğun veya anahtarın konumlarından her biri.
- Elektronlar, iyonlar veya moleküller gibi taneciklerin hareket ettiği iz, patika.
trailblazing
- Öncü olma, kendilerinin öncü olduklarını düşünen insanların hareketleri veya fikirleri, bir yolun kaplanması, bilinmeyen bölgeleri keşfetme, izcilik
trail
- Sürüklemek, arkası sıra yerde sürüklemek
- Izlemek
- Geriden izlemek, geri kalmak
- Ayakla çiğneyerek yol yapmak
- Sürünmek
- Sürüklenmek
- Iz bırakmak, peşinde bırakmak
- Bitki gibi yerde uzamak
- Izleyerek avlamak
- Iz