tie ne demek?
- Bağlamak, düğümlemek, evlendirmek, sınırlamak, berabere kalmak, eşit oy almak
They tied him to a tree: Onu bir ağaca bağladılar.
- Bağlamak.
They've learned how to tie their shoelaces: Ayakkabılarını bağlamayı öğrendiler.
Let me tie my tie: Kravatımı bağlayayım.
- In with: ile ilişkisi olmak
- Bağ, düğüm
- Kravat, boyun bağı
- Berabere kalmak.
Beşiktaş tied Galatasaray: Beşiktaş, Galatasaray ile berabere kaldı.
- Rabıta, bağlantı, kayıt
- Kravat, boyunbağı. Bağ, bir şeyi başka bir şeye tutturmak için kullanılan nesne. Bağ, bağlantı
The ties that had bound them together began to loosen: Onları birbirine bağlayan bağlar çözülmeye başladı.
- Fiyonga
- Bir binanın kısımlarını tutan lata veya demir kuşak
- Demiryolu traversi
- Müz
- (-d, tying) bağlamak, raptetmek
- Düğümlemek
- Birleştirmek, bitiştirmek
tie bar
- Bağlantı çubuğu, gergi çubuğu
tie beam
- Kiriş