tepegöz ne demek?
- Derslerde, konferanslarda asetat üzerine yazılan yazıyı veya grafiği kuvvetli bir ışık kaynağı aracılığıyla perdeye yansıtan optik araç.
- Dar alınlı, gözleri saçlarının bittiği yere çok yakın görünen (kimse).
- Dikkatsizce, sağa sola çarparak yürüyen (kimse).
- Medine kurdunun ara konakçısı, tepegözlerin örnek türü olan küçük kabuklu (Cyclops strenuus).
- Medinekurdunun arakonakçısı,tepegözlerin örnek türü küçük kabuklu.
- Cyclopes.
- Overhead projector.
- Low-browed sb who has a very low brow or forehead.
- Cyclops strenuus
tepegözler
- Birçok türü, önemli solucan türlerine ara konakçılık eden, duyargaları tek kollu, beşinci çift ayakları körelmiş kabuklular familyası.
- Birçok türü, insan sağlığı yönünden önemli solucan çeşitlerine arakonakçılık eden, duyargaları tek kollu, beşinci çift ayakları körelmiş kürekayaklılar familyası.
- Cyclopids.
- Kyklopen
- Cydopidés
- Cyclopidae
tepe
- Bir şeyin en üstteki bölümü
- Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, tam hizası
- Birinin yanı başı, baş ucu.
- Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü
- Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi
- Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri.
- İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası.
- Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri.
- Bağılyüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimine verilen ad.
- Bk. doruk