tepe ne demek?
- Bir şeyin en üstteki bölümü
Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz.
S. F. Abasıyanık - Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, tam hizası
- Birinin yanı başı, baş ucu.
- Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü
Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor.
R. H. Karay - Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi
Derenin sağ tarafına yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti.
N. Cumalı - Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri.
- İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası.
- Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri.
- Bağılyüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimine verilen ad.
- Bk. doruk
- Bir dalgalı akımda ulaşılan en yüksek değer.
Apical.
Peak.
Hill.
Crown.
Roof.
Apex.
Crest.
Down.
Eminence.
Eminency.
Fell.
Head.
Height.
Hump.
Mount.
Ridge.
Rise.
Topknot.
Vertex.
Brow.
Summit.
Mound.
Top part.
Apex /.
Elevation.
Pinnacle.
Spitze
Apex
Colline
doruk
- Dağ, ağaç vb. yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika.
- En üstün başarı düzeyi
- Bir dağın en yüksek yeri.
- İktisadi konjonktürdeki genişlemenin en üst noktaya ulaşması, diğer bir ifadeyle genişlemeden tekrar daralmaya geçişi gösteren dönüş noktası. krş. dip
- Bir işlevin belirli bir noktada, yakınlarına göre en büyük değerini aldığı nokta; işlevindorukta türevi sıfır olur.
- Heyecan, sevinç, coşku vb. duygularda ulaşılan en üst nokta
- Tepe, en yüksek yer, uç, zirve.
- tepe, ağaç tepesindeki körpe filiz
- Kibirli.
Summits.
tepe açısı
- Eksenden dikey kesitte yumuşakça çenetlerinin uç kısmında oluşan açı.
Vertex.
tepe aşağı
- Baş aşağı.
Top down.
Head foremost.