temper ne demek?
- Yumuşatmak, hafifletmek
The breeze tempered the sun a bit: Rüzgar güneşin etkisini biraz azalttı.
- Su karıştırıp yoğurmak (balçık)
- Çeliğe su vermek, çeliği kızdırıp hemen soğutarak sertleştirmek, tav vermek, tavlamak
- Kıvama getirmek
- Terslik, huysuzluk
- Mizaç, huy, tabiat
- Kıvam, karar, terkip
- Tav, bir maddenin sertlik derecesi
- Bir şeyin aslını değiştirmek için karıştırılan şey
- Akort etmek
- Ölçülü hale getirmek
- Tadil etmek, ıslah etmek
temper brittleness
- Meneviş gevrekliği
temper colours
- Meneviş renkleri