tat ne demek?
- Tatlılık.
- Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor.
R. H. Karay - Hoşa giden durum, lezzet, zevk
Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz.
Ş. Rado - Dilsiz.
- Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap veya İranlılar.
- Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı.
- İran kaynaklı sözlü geleneği koruyan öykülere verilen ad.
- Hayvanların yedikleri yemlerden aldıkları haz duyusu.
- Complementary and alternative medicine.
- Gunny cloth made from the fiber of the Corchorus olitorius, or jute.
- Text attribute table for an annotation subclass in a coverage In addition to user-defined attributes, the TAT contains a sequence number and text feature identifier See also feature attribute table.
- TransATlantic.
- Transient Occupancy Tax; tax revenue created by hotels.
- Technical Applications Team.
- That.
- Sanskrit word meaning that.
- Did , act , action , deed , exploit , feats.
- Gustatory.
- Flavor.
- Flavour.
- Relish.
- Savor.
- Savour.
- Sapidity.
- Sauce.
- Savoriness.
- Savouriness.
- Sweet.
- Zest.
- Salt.
- Pony.
- Make lacework by knotting or looping.
- Flavo.
- Sweetness.
- Sweet taste.
- Delight.
- Pleasure.
- Spice.
- Theoretical Arrival Time.
- Transactivator of transcription, a gene of HIV that plays a role in viral replication by regulating the transcription of viral DNA into RNA; also the protein produced by that gene.
- Assumes equally spaced cells arriving at an anticipated rate Cells that arrive too early are considered non-conforming.
- Shelf made of wire mesh or burlap used to spread the leaves out for withering and fermentation.
- Taste.
- Taste, flavor, flavour [Brit.], relish, savor, savour [Brit.], sapidity, sauce, savoriness, savouriness [Brit.], sweet, zest
- (-ted, -ting) mekik oyası yapmak
tat alma
- Palate.
tat alma cisimciği
- Taste bud.