stick ne demek?
- Saplamak
- Yapıştırmak, yapışmak
- Batmak (iğne, diken)
- Delmek
- Batırmak
She stuck the needle in the cloth. / İğneyi kumaşa batırdı.
- Sokmak
- Çakmak
- Saplanıp kalmak, hareket edememek, kopmamak
- Tahta parçası, değnek, baston, çubuk sopa, ağaç, sırık, tahta
- Sıkışmak; takılmak
This drawer always sticks. / Bu çekmece her zaman sıkışıyor.
- Bıçaklamak, hançerlemek
- Koymak
saplamak
- Hızla batırmak.
- Strike in, strike inwards.
- Spear.
- Spit.
- Stick.
- Thrust.
- To thrust into.
- Pierce.
- To stick.
- To thrust.
stick around
- Takılmak, ayrılmamak, etrafında dolaşmak
stick at
- (bir iş) üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek, (bir işi) bırakmamak.