seyretmek ne demek?
- Bir şeyin durumunu, oluşumunu gözlemek, bakmak
Kitapçı vitrinlerinde kendi eserlerini gördükçe durup hayran hayran seyrediyor.
H. Taner - Bir olaya karışmadan bakmak
Rabia biraz şaşkın, salapuryada arkadaş olduğu çocuklu tazenin kocasıyla buluşmasını seyrediyordu.
H. E. Adıvar - Eğlenmek, görmek, öğrenmek vb. için bakmak, izlemek.
- Taşıt, ilerlemek, yol almak.
- Hastalık sürmek, devam etmek.
- Bkz. izlemek
Clear.
Watch.
Look at.
View.
Behold.
Contemplate.
Steer.
To look.
To travel.
To watch.
To sail.
To cruise.
To look on.
To look at.
To navigate.
To move.
To proceed.
To progress.
To develop.
Admire.
Cruise.
Kibitz.
Look on.
Oversee.
Spectate.
izlemek
- Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek, takip etmek.
- Zaman, süre, sıra vb. bakımından gelmek, arkasından gelmek, arkasında olmak.
- Bir olayın gelişimini gözden geçirmek
- Eğlenmek, görmek, öğrenmek için bakmak, seyretmek.
- Belirli bir yönde gitmek
- Gözlemek, incelemek.
- Belirli bir tutum, davranış veya düşünceyi benimsemek.
- Bir şeye uymak, bağlı olmak.
- Film izleme eylemi
- Televizyon izleme eylemi.
seyretme
- Seyretmek işi
Cruising.
Sailing.
seyretmemek
(neg. form of seyretmek) watch, look at, view, see, behold, contemplate.