seviye ne demek?
- Düzey
Eski güzel sakalını bile birkaç günlük uzunca bir tıraş seviyesine indirmiştir.
R. N. Güntekin - Türüne göre kimi zaman damarlarının sıklık ve paralellik düzeyinden doğan güzelliği ile, kimi zaman üzerindeki figürlerin düzgünlüğü ve çekiciliği ile ölçülen; bir taneden dört taneye kadar yan yana konulabilen A harfleri ile derecelendirilen; kerestenin fiyatı için belirleyici olan ağaç ve kereste özelliği.
- Bk. düzey
Level.
Equality.
Grade.
Standard.
Plane.
Level düzey.
Rank.
Degree.
Footing.
Standing.
düzey
- Bir nesnenin, bir kimsenin başka nesnelere veya kimselere göre olan değer ve yücelik derecesi, seviye.
- Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye.
- Ölçülen bir niceliğin değişkene bağlı olarak değişiminde ulaştığı düzlük.
- Seviye karşılığı olarak uydurulmuş olmayan.
- Bir kimsenin başkalarına göre değer ve yücelik derecesi.
Level.
Grade.
Plane.
Degree.
Pitch.
düzey
- Bir nesnenin, bir kimsenin başka nesnelere veya kimselere göre olan değer ve yücelik derecesi, seviye.
- Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye.
- Ölçülen bir niceliğin değişkene bağlı olarak değişiminde ulaştığı düzlük.
- Seviye karşılığı olarak uydurulmuş olmayan.
- Bir kimsenin başkalarına göre değer ve yücelik derecesi.
Level.
Grade.
Plane.
Degree.
Pitch.
seviye dengeleyici
Level compensator
seviye göstergesi
Level indicator.