sevda ne demek?
Kökeni: Arapça
- Güçlü sevgi.
Ne şair yaş döker ne âşık ağlar / Tarihe karıştı eski sevdalar.
F. N. Çamlıbel - Aşırı ve güçlü tutku, istek.
- Aşk, sevgi.
- İstek, heves, arzu.
- Aşırı sevgiden doğan bir tür hastalık.
- Bir şeye karşı hissedilen şiddetli arzu.
- Fazla sevgi sebebiyle meydana gelen bir çeşit hastalık.
- Kara sevda, mali hülya, melankoli.
- Hüzün. iptila.
- Passion.
- Intense longing.
- Strong wish or desire.
- Passionate love.
- Strong desire.
- Love.
güçlü
- Gücü olan, kuvvetli, yavuz
- Şiddeti çok olan.
- Etkisi, önemi büyük olan, sözü geçer, forslu.
- Nitelikleri ile etki yaratan, etkili
- 1. gücü olan kuvvetli zorlu. 2. bir musiki dizisinde duraktan sonraki en önemli perde.
- Gücü çok olan.
- Etkili, önemli, nitelikli.
- Şiddetli.
- Powerful.
- Strong.
sevda çekmek
- Birine tutkun olmak.
- To be passionately in love.
sevdafeza
- Sevda artıran.