say ne demek?
- Düz, ince, yassı taş
Yağmur yağar da ışılaşır sayları / Eli göçmüş de bozulaşır daylağı
Halk türküsü - Çalışma, emek.
- Hac ibadeti sırasında Safa ile Merve tepeleri arasında gidip gelme.
- Düz, tabaka biçiminde, ince yassı taş.
- İri, büyük kaya.
- Arkadaş
- Su kaynağı.
- Elçi.
- Suyun akması.
- Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma. (Osmanlıca'da yazılışı: sa'y)
- Deem.
- Trial by sample; assay; sample; specimen; smack.
- Tried quality; temper; proof.
- Essay; trial; attempt.
- To try; to assay.
- Kind of silk or satin.
- Delicate kind of serge, or woolen cloth.
- To utter or express in words; to tell; to speak; to declare; as, he said many wise things.
- To repeat; to rehearse; to recite; to pronounce; as, to say a lesson.
- To announce as a decision or opinion; to state positively; to assert; hence, to form an opinion upon; to be sure about; to be determined in mind as to.
- To mention or suggest as an estimate, hypothesis, or approximation; hence, to suppose; in the imperative, followed sometimes by the subjunctive; as, he had, say fifty thousand dollars; the fox had run, say ten miles.
- To speak; to express an opinion; to make answer; to reply.
- Instead of.
- Work.
- Effort.
- Demek, söylemek
- Tekrarlamak, ezbere söylemek
- Denilen şey, söz
- Söz sırası
- Hemen hemen, aşağı yukarı
- Mesela
- B.D.,dili Hey, bana bak ! to say nothing of göz önüne almadan
- Söylemek, demek, etmek (dua), okumak (dua), bildirmek, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak
say a few words
- Birkaç kelime söylemek, kısaca konuşmak
say a good word for
- Için iyi bir laf etmek, - için güzel bir öğütte bulunmak