savurmak ne demek?
- Havaya atıp dağıtmak, saçmak
Bir eğlence yerinde destelerle banknotu havaya savurduktan sonra...
R. N. Güntekin - Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak.
- Kaldırıp atmak, fırlatmak
Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu.
N. Eray - Şiddetle döndürerek sallamak, kaldırarak vurmak.
- Bir sıvının havalanmasını veya kaynayan sıvının taşmasını önlemek, soğutmak amacıyla alıp yine kendi kabına dökmek.
- Sallamak, uçurmak, dalgalandırmak
Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı.
P. Safa - Yalan, küfür vb. söylemek
- Boşuna ve çok miktarda harcamak, israf etmek.
- Rip out.
- Thunder.
- Throw out.
- Blow about.
- Scatter.
- Brandish.
- Bung.
- Chuck.
- Chuck away.
- Dash.
- Flap.
- Fling.
- Hurl.
- Hurtle.
- Swing.
- To toss about violently.
- To winnow.
- To brandish.
- To bluster.
- To spend etravagantly.
- To toss about.
- To throw about.
- To hurl.
- To fling.
- To wave around.
- To spend extravagantly.
- To throw sth into the air.
- To drive sth about.
- To throw sth violently.
- To hurtle.
- To land.
- To fell.
- To waste.
- To spend prodigally.
- To exaggerate.
- Cast.
- Dart.
savurma
- Savurmak işi
- Kol, bacak vb. vücut bölümlerinin ağırlıklarından yararlanarak omuz ve uyluk eklemleri çevresinde türlü yönlere doğru hızla çevirme.
- Tossing, scattering, blowing about, flourish, hurl.
savurma döküm
- Centrifugal casting.