salıvermek ne demek?
- Bırakmak, koyuvermek, serbest bırakmak
Nadide Hanım, yemekten sonra torunlarını bahçeye salıvermiş, kendisi büyüklerle beraber sofra başında kalmıştı.
R. N. Güntekin To let go.
To set free.
To release.
To liberate.
To free.
To acquit.
To unwind.
To disengage.
To dismiss.
To outspan.
To unbend.
To unfasten.
To blow-off.
To leave.
To relax.
To discharge.
To demobilize.
To pay.
To drop.
salıverme
- Salıvermek işi.
- Tutukevine alınan bir tutuklunun, kimi yasa yargı ve koşullarına uyarak yargıç kararı ile dışarı çıkarılması.
Releasing.
Discharging, disembarkment, evacuation, letting free.
Mise en liberté
salıverme faktörü
Release factor.