sakin ne demek?
Kökeni: Arapça
- Hareket etmeyen, kımıldamayan.
- Durgun, dingin.
- Sessiz.
Dinlenmek için otelimizden daha sakinini bulacağınızı ummam.
S. F. Abasıyanık - Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen.
- Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş
- Bir yerde oturan
- Bk. oturman
- Bir yerde yerleşen, oturan.
- Sessiz, kendi halinde.
- Hareketsiz, kendi halinde.
Quiet.
Peaceful.
Smooth.
Still.
Calm.
Domicilled.
Even-tempered.
Tranquil.
Airless.
Cold.
Comfortable.
Composed.
Dispassionate.
Equal.
Even.
Halcyon.
Hushed.
Imperturbable.
Laidback.
Nerveless.
Noiseless.
Pacific.
Peaceable.
Philosophic.
Philosophica.
Collected.
Cool.
Easy.
Equable.
Inhabitant.
Leisurely.
Occupant.
Occupier.
Orderly.
Philosophical.
Phlegmatic.
Placid.
Private.
Quiescent.
Resident.
Restful.
Restrained.
Sedate.
Serene.
Sleepy.
Taciturn.
Unmoved.
Backwater.
Clear.
Dreamy.
Dweller.
Impassive.
Reposeful.
Serebe.
Silent.
hareket
- Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon.
- Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma
- Davranış, tutum
- Yola çıkma.
- Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılan ilerlemeler, akım.
- Yer sarsıntısı, deprem
- Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri.
- Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi.
- Deprem
- Bk. devinim
oturman
- Bir konutta ya da bir yerleşim yerinde oturan, orada yerleşmiş olan kimse.
Occupant.
Occupant
sakin bir biçimde
Quietly.
sakin deniz
Hyaline.