sıvamak ne demek?
- Sıva ile kaplamak, sıva vurmak.
- Harcı bir yere vurmak.
- Bulaştırmak
Yüzünün bütün derisini kulaklarının arkasına kadar bir krem tabakasıyla sıvadı.
P. Safa - Okşamak, sıvazlamak
- Küfretmek.
- Kolu, paçayı yukarı çekip toplamak veya kıvırmak
Sait elini kolunu sıvayıp ıstakozu çıtır çıtır kırmıştır.
S. Birsel - Plaster.
- Parget.
- Roll up.
- Draw up.
- Tuck up.
- Turn up.
- Daub.
- Puddle.
- Face.
- Point.
- To plaster.
- To stucco.
- To daub.
- Bedaub.
- To roll up.
- Fold up.
- To bedaub.
- To coat sth with plaster.
- To plaster sth with a substance.
- To smear sth on or over sth.
- Plaster over.
sıvama
- Sıvamak işi.
- Sıvanır gibi üstüne kaplanmış, örtülmüş veya çok sık takılmış.
- Zemini hemen hiç görülmeyecek kadar kaplanmış, örtülmüş veya takılmış olarak.
- Ağzına kadar, silme.
- Plastering.
- Facing.
- Plasting.
- Covered with.
- To the brim.
- Plastering sth.
sıvama bezi
- Lehimli ekte, yumuşayan lehimi sıvamakta kullanılan bez.