sıcak ne demek?
- Sıcak yer
- Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti.
O. Kemal - Isısı yüksek olan, çok ısınmış
Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir çorba içirdi.
A. Gündüz - Havadaki yüksek ısı
Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor.
N. Cumalı - Yer
Burası bir makine dairesi kadar sıcaktı.
Y. K. Karaosmanoğlu - Hamam.
- Dostça olan, sevgi dolu.
- sıcakkanlı, cana yakın
- Yüksek düzeyli radyoaktiflik.
- Warm.
- Thermal.
- Fervent.
- Friendly.
- Cordial.
- Heat.
- Pleasant.
- Sultry.
- Jeated.
- Sultry Turkish bath.
- Affectinate.
- Cozy.
- Quick.
- Hot.
- Chaud
sıcak
- Sıcak yer
- Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
- Isısı yüksek olan, çok ısınmış
- Havadaki yüksek ısı
- Yer
- Hamam.
- Dostça olan, sevgi dolu.
- sıcakkanlı, cana yakın
- Yüksek düzeyli radyoaktiflik.
- Warm.
sıcak apse
- Ani ve şiddetli yangılar sonucu oluşan, ağrı, kızarıklık, sıcaklık ve şişkinlikle belirgin olan apseler.
- Abscess acuta.
sıcak bağ
- Hot link