süzmek ne demek?
- Bir sıvıyı, içindeki katı maddelerden ayırmak için bez veya delikli bir kaptan geçirmek.
- Bazı sıvıların yoğunlaşmasına yol açan, katı ve tortulu maddeleri bu sıvılardan ayırmak.
- Gözle inceleyerek dikkatle bakmak
Yarı kapalı, yumuk yumuk gözlerini büsbütün küçülterek nehrin iki kıyısını süzdü.
S. Kocagöz - Göz baygın ve anlamlı bakmak
Bir ara yandaki masada oturan adamın beni süzdüğünü sezinledim.
E. Bener - Filter.
- Ogle.
- Percolate.
- Scan.
- To filter.
- To strain.
- To eye from head to foot.
- To look attentively.
- To halfclose the eyes.
- To examine closely.
- To filtrate.
- To drain.
- To percolate.
- To clarify.
- To extract.
- To clear.
- To skin.
- To refine.
- Segregate.
- To defecate.
- Infiltrate.
süzme
- Süzmek işi.
- Süzülmüş olan, süzülerek elde edilen.
- Kötü, aşağılık, malın gözü (kimse).
- Katışıksız, saf
- Sıvı içindeki katıları, içinden ancak sıvıların geçebildiği bir ortamda ya da gereçte ayırma.
- Filtering.
- Straining.
- Infiltration.
- Percolation.
- Decantation.
süzme ağırlığı
- Konserve edilmiş maddenin bir elek üzerinde belli bir meyil ve sürede süzüldükten sonraki ağırlığı.
- Filtration weight.