sürmek ne demek?
- Yönetip yürütmek, sevk etmek.
- Önüne katıp götürmek.
- Uzatmak, ileri doğru itmek
Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor.
M. Ş. Esendal - Dokundurmak, değdirmek
Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim.
H. C. Yalçın - Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmek
- Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmek
Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor.
R. H. Karay - Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmak
Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler.
H. R. Gürpınar - Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak.
- Tutuklunun bu durumunun daha sürüp sürmeyeceği belli süreler içinde Sorgu Yargıçlığınca incelenerek, toplanan kanıtlara göre sanığın salıverilmesine yer olmadığının ve böylece tutukluğun uzamasının belirtilmesi ve uzaması.
- Sürüm işlemi.
- Tool along.
- Throw out.
- Splash.
- Distribute.
- Stock.
- Drive.
- Drive out.
- Last.
- Hang over.
- Expatriate.
- Apply.
- Wipe on.
- Lay on.
- Roll.
- Spread.
- Banish.
- Bedaub.
- Cast out.
- Daub.
- Endure.
- Exile.
- Expel.
- Herd.
- Lead.
- Ostracize.
- Outlaw.
- Persist.
- Pitchfork.
- Relegate.
- Slip in.
- Smear.
- Steer.
- Stream.
- Displace.
- Extend.
- Hold.
- Proceed.
- Rankle.
- Transport.
- To drive.
- To touch.
- To plow.
- To exile sb to a place.
- To put on into circulation.
- To spread sth on or over sth.
- To rub sth on sth.
- To smear sth on sth.
- To lay sth before sb.
- To continue.
- Release, launch.
- Continue.
- Herausbringen
- Continuer
- Sortir (un film), lancer (un film), mettre en distribution
sürme
- Sürmek işi.
- Sürme mantarıgillerin yol açtığı ve tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı, rastık.
- Kapı kanadını içeriden kapama, dolap kapağını yerinde tutma vb. işlere yarayan ve yuvası içinde ileri geri sürülebilen sistem, sürgü
- Masa ve dolapta küçük çekmece.
- Sürülerek kullanılan.
- Kirpik diplerine sürülen siyah boya, is
- Mantarıgillerin yol açtığı ve tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı, rastık.
- Çapraza alınan güreşçiyi çelme takılacak duruma getirip düşürebilmek için gerisingeri götürme.
- Mantarıgillerden ileri gelen ve tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı; kör, rastık, is, kurum, karamuk, karadoğu.
- Driving.
sürme cam
- Ağaca açılan kanalda, ya da ağaca tutturulmuş madensel kanal içinde, kendi doğrultusunda hareket eden kalın cam kapak.
- Bk. sürme cam
- Glasschiebetür