sürüklemek ne demek?
- Bir şeyi yerden kaldırmadan iterek veya çekerek götürmek
Prenses koluma girdi, sürüklercesine büfeye götürdü.
A. Gündüz - Akarsu alıp götürmek
Sakarya nehri kırılmış söğüt dallarını, saman çöplerini sürüklüyordu.
A. İlhan - İstekli olmayan birini bir yere götürmek, getirmek
Seni bırakmam vallahi diyor ve bazen gittiği yerlere bile onu sürükleyip götürmek istiyordu.
Y. K. Karaosmanoğlu - Bir kimseyi, bir işi yapmaya zorlamak.
- Kötü bir duruma, sona doğru götürmek
Kız kardeşini kötü yola sürükledi diye babası reddetmişti.
S. F. Abasıyanık - İlgi uyandırarak bırakamayacak duruma getirmek, çok ilgilendirmek
... benim çağdaşlarımdan kim bilir kaç bin genci bahtiyar rüyalara sürüklemiştir.
Y. Z. Ortaç - Drag.
- Drag along.
- Sweep.
- Sweep before one.
- Blow away.
- Drift.
- Eat at.
- Eat away.
- Hale.
- Incline.
- Make leeway.
- Pluck.
- Schlep.
- Schlepp.
- Trail.
- Train.
- Waft.
- Wash away.
- Wash off.
- Blow.
- Haul.
- To drag.
- To drift.
- To involve.
- To entail.
- To lead to.
- To carry with one.
- Lead to.
- Entail.
sürükleme
- Sürüklemek işi.
- Drag.
- Drift.
- Haul.
- Hauling.
sürükleme açısı
- Drag angle.