sönmek ne demek?
- Yanmaz, aydınlatmaz, parlamaz olmak
Son yıldız vadinin üstünde bir yanıp bir sönüyordu.
T. Buğra - Parlaklığını, ışığını yitirmek.
- Hava veya başka bir gaz ile şişirilmiş bir şeyin havası kaçıp şişkinliği inmek.
- Yanardağ etkinliğini yitirmek.
- Duygular dinmek, yatışmak, etkisini yitirmek
Öfkeleri bir yaz fırtınası gibi birdenbire sönüverdi.
Ö. Seyfettin - Gerilemek, parlaklık ve önemini yitirmek
Münakaşa tekrar eski hızını alamayarak biraz sonra söndü.
R. N. Güntekin - Ses duyulmaz olmak.
- Tükenmek, yok olmak, yitmek
Esmer lekeler, sönmüş sivilcelerden arta kalan çukurlar, kabarcıklar yüzünü yayık ayranına çevirmiş.
S. Birsel - To die down.
- To go out.
- To fade.
- To go flat.
- To diminish.
- To lose its lustre.
- To loose its attractiveness.
- To lose one's vitality.
- To go into a decline.
- To grow faint.
- Quench.
- Be extinguished.
- Go out.
- Go off.
- Die down.
- Die away.
- Burn out.
- Be on the wane.
- Deflate.
- Wane.
- Wither.
sönmekte olan ateş
- Embers.
sönme
- Sönmek işi.
- Remission.
- Dieing down.
- Going out.
- Fading out.