rush ne demek?
- Acele etmek
- Koşturmak, acele ettirmek
- Acele ettirmek
- Şiddetli esmek, hızlı akmak
- Atılmak, düşünmeden girişmek, aceleye getirmek
- Koşmak, hızla yürümek
- Sıkboğaz etmek, sıkıştırmak
- Hücum etmek, saldırmak
- Yetiştirmek, çabucak halletmek
- Üstüne çullanmak
- Saldırmak
- Hızla akmak
- Düşüncesizce hamle yapmak
- Geriye atmak, püskürtmek
- Amerikan futbolunda topu koltuğuna alıp koşmak
- Koşma, acele etme
- Hücum, hamle, hız
- Hızlı hareket
- Üşüşme, rush hour işin veya trafiğin en sıkışık olduğu zaman
- Saz, hasırotu, kofa
acele
- Çabuk, çabukluk
- Çabuk davranma gerekliliği
- Hızlı yapılan, tez, ivedi
- Vakit geçirmeden, tez olarak
- Çabuk davranma, ivecenlik.
- Bir işi çabuk yapmaya ve çabuk bitirmeye çalışma, ivedilik.
- Hasty.
- Urgent.
- Hurried.
- Hurry-up.
rush a bill through
- Bir kanun tasarısını acele ile meclisten geçirmek.
rush about
- Koşuşturmak