rahat ne demek?
- İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur
Eniştem de üşengen bir adamdır, rahatı kaçar diye üstüne düşmedi.
M. Ş. Esendal - Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan
Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki...
R. H. Karay - Sıkıntı veya yorgunluk, tedirginlik vermeyen
Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım.
P. Safa - Aldırmaz, gamsız.
- Kolay bir biçimde, kolaylıkla
İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız.
M. Ş. Esendal - "Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut.
- Üzüntüsüz, tasasız, kedersiz bir halde olmak. İstediği her şeyi bulup telaşsız olmak. Müsterih.
- Comfortable.
- Comfy.
- Easy.
- Luxurious.
- Cavalier.
- Complacent.
- Cosy.
- Cushioned.
- Cushy.
- Facile.
- Leisure.
- At rest.
- Restful.
- Serene.
- Snug.
- Sweet.
- Unconstrained.
- Unconventional.
- Undisturbed.
- Unembarassed.
- Untroubled.
- At ease.
- Rest.
- Comfort.
- Ease.
- Peace.
- Comp.
- Calm.
- Convenience.
- Standing at ease.
- Fine.
- Fluent.
- Free.
- Peaceful.
- Rakish.
- Relieved.
- Repose.
- Unmoved.
- Welfare.
- Free and easy.
- Easily.
- At ease!.
- Tranquility.
- Quiet.
- Tranquil.
- Comfortably.
- Quietly.
- Relaxed.
- Please and quiet.
- Easygoing.
- Sb who has an easy manner.
- Commodious.
- Convenient.
- Homey.
- To keep a good house.
- Physical comfort.
- Station de repos
rahat batmak
- Iyi bir durumdayken bu durumu olmayacak nedenler yüzünden bırakanlar için sitem yollu söylenir.
rahat bırakılmış
- Unmolested.