prim ne demek?
- İşveren tarafından iş yapanı isteklendirip verimini artırmak veya sonuca daha kolay ve çabuk ulaşmak amacıyla verilen para
Kimi mutluluğu attığı golde, aldığı primde, kırdığı rekorda bulur.
H. Taner - Sigorta kuruluşlarına bağlı olanların ödemek zorunda oldukları ücret.
- Pay senetlerinin asıl fiyatı ile piyasa fiyatı arasındaki artış.
- Bk. değer payı
- Bk. kazanmalık
- Bk. kazanmalık.
- Premium.
- Bonus.
- Bounty.
- Contango.
- Incentive payment.
- To dress or act smartly.
- Dress primly contract one's lips; 'She primmed her lips after every bite of food' assume a prim appearance; 'They mince and prim'.
- Advance premium.
- Contribution.
- Option money.
- Optional money.
- Assume a prim appearance; 'They mince and prim'.
- Contract one's lips; 'She primmed her lips after every bite of food'.
- Dress primly.
- Affectedly dainty or refined.
- Exaggeratedly proper; 'my straitlaced Aunt Anna doesn't approve of my miniskirts'.
- Primary.
- Short for primary recovery: recovery of oil and gas from a reservoir using only the natural pressure of the reservoir itself to force the oil or gas out.
- The privet.
- Formal; precise; affectedly neat or nice; as, prim regularity; a prim person.
- To deck with great nicety; to arrange with affected preciseness; to prink.
- Prime Interest Rate.
- Çok ciddi davranmak, resmi davranmak
- (-med,- ming) fazla resmi, çok ciddi, usule fazla meraklı
- Çok resmi davranmak, ciddi tavır takınmak
değer payı
- İki değer arasındaki değişiklik, paranın yazılı değeri ile dönüşüm değeri, altın para ile kâğıt para değerleri arasındaki değişiklik.
- Premium.
- Prime
prim and proper
- Aşırı kuralcı, aşırı titiz (kuralcı)
prim belgeleri
- Bk. kesenek belgeleri