poser ne demek?
- Poz veren kimse.
- Şaşırtıcı soru veya mesele
- Numaracı
- Zor soru
poz
- Resim ve fotoğrafta duruş
- Fotoğrafta objektifin açık kaldığı süre.
- Kurum, çalım.
- Fr. Fotoğraf alınırken kendine düzen vermek, tavır takınmak. Kımıldamadan durduğu halde kalmak.
- Exposure.
- Pose.
- Time exposure.
- Copy.
- Posture.
- Attitude.
pose
- Takınılan tavır.
- Şaşırtmak, hayrete düşürmek, susturmak.
- Poz vermek, tavır takınmak, taslamak, poz verdirmek, sormak, soru sorarak şaşırtmak
- Vaziyet almak
- Vaziyet takınmak
- Gibi görünmek
- Belirli bir vaziyette dikmek, vaziyet vermek
- Arzetmek
- Soru halinde ortaya atmak
- Vaziyet, poz, duruş
pose as
- Kendine. süsü vermek,. kılığına girmek: The burglar, posing as a policeman, knocked on the door. Hırsız kendine polis süsü vererek kapıyı çaldı.