pass ne demek?
- Geçmek
When the car passed us we were doing one hundred and eighty kilometers an hour. / Araba bizi geçtiğinde biz saatte yüz seksen kilometre yapıyorduk.
- Geçirmek
- Geçiş, geçme
- Aşmak, devretmek, piyasaya sürmek, açmak (kilit), söylemek, bildirmek, dönüşmek, dinmek
- Paso, şebeke
- Onaylamak, onaylattırmak
When will the Grand National Assembly pass this new tax law? / Büyük Millet Meclisi bu yeni vergi yasasını ne zaman onaylayacak?
- Sınavda geçme
- Boğaz, geçit, dar yol
- Sınavda geçme
- Bitmek, sona ermek, geçmek
You should stay inside until the storm passes. / Fırtına geçene kadar içeride kalmalısın.
- Üstünden, içinden veya yanından geçmek
- Gezdirmek, dolaştırmak
- Geçirmek (zaman)
- Uzatmak
Would you please pass the salt? / Tuzu verir misiniz lütfen?
- (spor) pas, pas vermek
- Söz vermek
geçmek
- Bir yerden başka bir yere gitmek
- Bir yandan girip diğer yandan çıkmak.
- Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek.
- Bir duruma uğramak, konu olmak.
- Bırakmak, vazgeçmek.
- Yaşamak.
- Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak
- Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek
- Bk. göstermek
- Pass into.
pass stow
- Geçmek, geçirmek, aşmak, devretmek, vermek, uzatmak, piyasaya sürmek, pas vermek, açmak (kilit), söylemek, bildirmek, dönüşmek, dinmek, onaylanmak
pass a check
- Paso