paşa gibi yaşamak ne demek?
- Bolluk içinde yaşamak.
bolluk
- Bol olma durumu.
- Her şeyin bol olduğu zaman
- Fazlalık
- Her şeyin bol olduğu yer.
- Gerekli bütün malların sıkıntıya düşülmeksizin elde edilebileceği iktisadi durum.
- Her bir hücrede bulunan belli bir mRNA molekülü ortalama sayısı. Abundans.
- Gözlem veya örnekleme alanında bulunan bir türe ait bireylerin sayısal durumu, abundans.
- Lashings.
- Plenty.
- Stores.
paşa
- Osmanlı İmparatorluğu zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan.
- Cumhuriyet döneminde general.
- Uslu, ağırbaşlı.
- Osmanlı Devleti'nde yüksek rütbeli askerlere verilen unvan. general.
- Sivillerle askerlerin ileri gelenlerinin bir kısmına verilen resmi ünvandı. Osmanlıların ilk devirlerinde bu ünvan, hanedan mensublarıyla yalnız bir kısım idare adamlarına verilirken sonradan askeriden "mir-i liva" ve daha yüksek rütbede olanlarla; mülkiyeden vezir, beylerbeyi, mir-i miran ve mir-ül ümera rütbelerine tahsis edilmiştir. Damat Paşa, Ağa Paşa, Vali Paşa o cümledendir.Paşa kelimesinin aslı hakkında pek çok ihtilaf vardır. Lügat erbabının bazıları, Farsça "Pay-i şah" lafzından değiştirilmiş olduğunu; bazıları da Türkçede büyük birader manasına gelen "Beşe" kelimesinin telaffuzunun zamanla "paşa"ya değiştiğini; bir kısmı da evin, ailenin büyüğü, reisi anlamına gelen "Baş ağa" dan tahrif edildiğini yazarlar. Ayrıca Türklerde büyük evlada da paşa derler. Paşa tabiri, hürmet ifadesi olarak, ulema ve meşayihten bazılarına da verilmiştir. Bugün dilimizde general anlamına kullanılır. (O.T.D.S.)
- Pasha.
- Pacha.
- General.
- Admiral.
paşa ağacı
- Kerestesi açık sarı veya yeşilimsi renkte, iri gözenekli, genellikle kaplama olarak kullanılan değerli bir mobilya ağacı.
gibi
- ...-e benzer
- O anda, tam o sırada, hemen arkasından.
- İmişçesine, benzer biçimde
- ...-e yakışır biçimde.
- Like.
- Kind of.
- Something like.
- Fashion.
- Such as.
- Wise.
yaşamak
- (mecaz) Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek
- (mecaz) Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak
- (mecaz) Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek
- Canlılığını, hayatını sürdürmek
- Sağ olmak.
- Varlığını sürdürmek.
- Oturmak, eğleşmek.
- Geçinmek.
- Herhangi bir durumda bulunmak veya olmak.
- Görüp geçirmek, başından geçmek