oynamak ne demek?
- Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak
Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor.
H. R. Gürpınar - Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek
Babalar çocuklarının yanında rakı içer, kumar oynarsa, çocuklar da ayyaş ... olurlar.
B. Felek - Kımıldamak, hareket etmek.
- Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak.
- Bir film, oyun vb.nde rol almak
Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı.
Y. Z. Ortaç - Film gösterilmek.
- Tiyatro eseri sahneye konmak
Birisi dedi ki, bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış.
M. Ş. Esendal - Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek
Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim.
P. Safa - Oyuncunun gerekli ses uygulayımı ve gövde hareketleri ile bir oyun kişisini canlandırması ya da göstermesi.
- Oyunluktaki belirli bir kişiyi canlandırmak.
- O yer ıssız olmak: Şimdi koca çiftliğin yirmi odasında cinler top oynuyor. -S. F. Abasıyanık.
- Perform, portray, enact.
- Play, act.
- Shake a leg.
- Mess smth.
- About.
- Play.
- Move.
- Dance.
- Perform.
- Play with.
- Place one's bet.
- Budge.
- Frisk.
- Interpret.
- Juggle.
- Monkey.
- Play around.
- Play at.
- Play on.
- Play upon.
- Playact.
- Represent.
- Work.
- Frolic.
- Sport.
- Tamper.
- Tinker.
- To play.
- To dance.
- To frolic.
- To romp.
- To move.
- To budge.
- To fiddle with.
- To toy with.
- To tamper with.
- To tinker.
- To be on.
- To perform.
- To act.
- To enact.
- To portray.
- To dally with sb/sth.
- To risk.
- To back.
- Skip and jump about.
- To vibrate.
- To amuse oneself.
- To fool around.
- To gamble.
- To frisk about.
- To bulge.
- To stir.
- To become loose.
- To have play in it.
- To play (a game.
- To perform (a play.
- To play around with.
- To trifle with.
- To fluctuate.
- To move back.
- Spielen, darsteilen
- Jouer, interpréter
- Jouer
oynama
- (olumsuz olarak) oyalanma, gereği gibi yap, boşuna vakit geçirme!
- Oynamak işi.
- Move.
- Moving.
- Playing.
- Dancing.
- Acting.
- Play.
- Showing.
- Falsification.
oynama belgeli oyuncu
- Ayaktopu Birliğince kendisine ayaktopu oynama belgesi verilmiş olan oyuncu.