oynak ne demek?
- Kımıldayan, yerinde sağlam durmayan, hareketli
- Hareket, canlılık veren.
- Değişken, kararsız.
- Davranışları ağırbaşlı olmayan (kadın veya kız)
Bu, otuz yaşlarında çenebaz ve oynak bir duldu.
R. N. Güntekin - Bükülüp doğrulmaya elverişli olan (eklem)
Bütün vücudunda, damarlarında, kemiklerinin oynak yerlerinde, etlerinde bir sızı, bir gevşeklik...
P. Safa - Eklem.
- Irresolute.
- Frivolous but charming.
- Loose.
- Frisky.
- Articulatio.
- Mobile.
- Moving.
- Skittish.
- Wonky.
- Playing.
- Unstable.
- Unreliable.
- Playful.
- Fickle.
- Lively.
- Active.
- Flirtatious.
- Wobbly.
- Joint.
- Articulation.
- Flickering.
- Wavering.
- Vacillating.
oynak anamal
- bir üretim devresine katılan ve üretim sonunda yapılmış hale gelen ya da yapılmışın içinde yer alan anamal ögeleridir. ham ve yarı üretilmiş maddeler, alacaklar, kasa mevcudu, kağıt, mürekkep vb.
oynak barem
- Bk. eşel mobil sistemi