okumak ne demek?
- Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak bunu sessizce çözümleyip anlamak veya aynı zamanda seslere çevirmek
Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu.
F. R. Atay - Yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek
Gazete bile okumak istemiyorum.
B. Felek - Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek
Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi.
H. E. Adıvar - Şarkı, türkü, şiir vb.ni sesli olarak veya ezgi ile söylemek
Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz.
R. H. Karay - Bir şeyin anlamını çözmek.
- Hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek.
- Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak
Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melalinde aşkının matemini okumayayım, diye mi?
Ö. Seyfettin - Sövmek, küfretmek.
Read.
Study.
Peruse.
Announce.
To read.
To study.
To sing.
To say.
To decipher.
To understand.
Learn.
To chant.
Sing.
To recite.
To be able to read.
To attend school.
To swear at.
To be read.
To be recited.
To be sang.
Say.
okuma
- Okumak işi, kıraat
- Film, mıknatıslı kuşak, mıknatıslı film gibi çeşitli gereç üzerine saptanmış optik ya da mıknatıslı sesin dinlenmesi amacıyla, bunlarınokuma kafasından geçirilmesi. TV
- Mıknatıslı görüntü kuşağının, görüntü ve ses imlerini okuyan kafadan geçirilmesi.
Reading.
Read.
Study.
Schooling.
Perusal.
Reproduction.
Wiedergabe
okuma anıklığı
- Okuma becerisini kazanmak ve geliştirmek için gerekli olan, zekâ ile ilişkisi bulunduğuna inanılan içsel öğrenme yeteneği.
Reading aptitude.