nöbet ne demek?
Kökeni: Arapça (nevbet)
- Sıra, keşik.
- Sıra ile yapılan görev, iş
Karlı dağlar başında nöbet geceleri, siper içlerindeki yağmurlu uzun günler.
Y. K. Karaosmanoğlu - Hastalık sebebiyle titreme, yüksek ateş
Bir aralık nöbeti artmış olacak, kebenin altından arabacıya seslendi.
M. Ş. Esendal - Vakit vakit ortaya çıkan aynı türden fizyolojik bozuklukların bütünü
Bir sıtma nöbeti içinde titreyerek olduğu yere çöreklendi.
S. F. Abasıyanık - Kez, defa
Akşamları gelince sofra kalktıktan sonra çocuklarla bir nöbet daha oyun oynanır.
R. N. Güntekin - Resmî yerlerde veya önemli kimselerin kapısında belli vakitlerde çalınan mızıka.
- Herhangi bir hastalıkla ilişkili olarak birdenbire baş gösteren; bilinç yitimi, çırpınma, ateş yükselmesi gibi belirtilerden birisi ya da birkaçı.
- Watch.
- Guard duty.
- Turn.
- Turn of duty.
- Turn of work.
- Attack.
- Bout.
- Ictus.
- Invasion.
- Paroxysm.
- Police.
- Post.
- Sentry.
- Sentry-go.
- Spell.
- Tour.
- Guard.
- Shift.
- Onset.
- Crisis.
- Regular turn.
- Return draft.
- Seizure.
- Spasm.
nöbet beklemek
- Bkz. nöbet tutmak
nöbet cetveli
- Rota.