mirasçı ne demek?
- Kendisine miras kalan, vâris
- Başkasının iyi veya kötü yönlerini aynı biçimde ortaya koyan
Anasının kıskançlığına mirasçı olan çelimsiz solgun çocuk da yaşamayacağa benziyordu.
H. R. Gürpınar - Kalıtçı, kanûnî ~: yasal kalıtçı, mansûb ~: atanmış kalıtçı. (ikamede) nâm -zed ~: son kalıtçı. ön ~ : ön kalıtçı.
- Heir.
- Heritor.
- Inheritor.
- Devisee.
- Distributee.
- Remainderman.
- Beneficiary.
- Legatee.
- Recipient.
- Heiress.
mirasçı kadın
- [mirasçı (kadın)] heiress.
mirasçı olmadığından malın devlete kalması
- Escheat.