mesele ne demek?
- Sorun
Nevin meseleyi derhâl anlayarak kapıya geldi, arabacıya seslendi.
P. SafaGazeteler vakit vakit bir meseleyi öne sürerler.
N. Hikmet - Güç iş
Bunların Fransızcasını sökmek bir mesele, manalarını sökmek ikinci bir meseledir.
R. N. Güntekin - Problem.
- Gölgelik.
- Düşünülecek iş ve husus. Halledilmesi lazım iş. Ehemmiyetli iş. (Osmanlıca'da yazılışı: mes'ele)
- Sorun.
- Bk. sorun
- Matter.
- Problem.
- Question.
- Point.
- Issue.
- Topic.
- Affair.
- Business.
- Crux.
- Hangup.
- Proposition.
- Shebang.
- Concern.
- Case.
- Point under consideration.
- Trouble.
sorun
- Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem.
- Sıkıntı veren durum, dert.
- Bir soru ya da bir dizi soru aracılığıyla kişiyi soruların nedenleri ile sonuçlarını araştırmaya yönelten durum.
- Çözümü, yaratıcı düşünmeyi gerektiren önemli ve güç durum.
- Difficulty.
- Trouble.
- Question.
- Issue.
- Case.
- Cause.
sorun
- Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem.
- Sıkıntı veren durum, dert.
- Bir soru ya da bir dizi soru aracılığıyla kişiyi soruların nedenleri ile sonuçlarını araştırmaya yönelten durum.
- Çözümü, yaratıcı düşünmeyi gerektiren önemli ve güç durum.
- Difficulty.
- Trouble.
- Question.
- Issue.
- Case.
- Cause.
mesele açık değil
- Non liquet.
mesele çıkarmak
- Üzüntü verecek ya da içinden güç çıkılır bir durum yaratmak.
- Make a fuss, kick up.