kriz ne demek?
- Bir organda birdenbire ortaya çıkan fizyolojik bozukluk
Krizler sıkıştırdığı zaman özel kliniklerde yatmaya gidiyordu.
Ç. Altan - Bir kimsenin yaşamında görülen ruhsal bunalım.
- Bir şeyin çok kıt bulunması durumu.
- Bir şeye duyulan ani ve aşırı istek.
- Bir toplumun, bir kuruluşun veya bir kimsenin yaşamında görülen güç dönem, bunalım, buhran
- Bk. bunalım
- Bunalım
- Hastalığın dönüm noktası, hastanın iyileşeceği veya öleceğinin belli olduğu an.
- Aniden gelişen şiddetli belirtilerle ayırt edilen nöbet, hastalık nöbeti.
- Bkz. nöbet, atak
Crisis.
Attack.
Acme.
Bout.
Conjuncture.
Ictus.
Invasion.
Paroxysm.
Seizure.
Slump.
Spell.
Fit of hysteries.
bunalım
- Doğal bir süreçte birdenbire oluşan aykırılık, bunluk, buhran, kriz.
- Tehlikeli sonuç doğurabilecek gerginlik, buhran, kriz
- Ruhsal yönden sonucu tehlikeli olabilecek durum
- Bir hastalıkta iyileşme veya ölümle sonuçlanan, birdenbire olan fizyolojik değişiklik, kriz.
- Çoğunluğa ilişkin satın alma gücünün durması, satış değerlerinin düşmesi, çalışma gücünün azalması vb. sebeplerle ortaya çıkan ekonomik durum, kriz.
- Sermaye ve gelir kayıplarına yol açan ve iktisadi bütünlüğün her düzeyinde etkisi olan politik, ideolojik ve iktisadi tüm değerleri bozan bir rahatsızlık.
- İktisadi konjonktürdeki genişleme ve sürekli bir ilerleme döneminden sonra uzun ya da kısa daralma evresine geçerek yön değiştirme.
Depression.
Blues.
The megrims.
kriz geçirmek
- Bir organda birdenbire fizyolojik değişiklik olmak.
Throw a fit.
kriz masası
- Bir afetin zararlarını belirlemek ve yardım çalışmalarını yürütmek amacıyla geçici bir süre için uzmanlardan oluşturulan kurul.