korumak ne demek?
- Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur.
O. S. Orhon - Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek
- Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek.
- Tehlikeli, zararlı durumları önlemek.
- Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek.
- Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek.
- Karşılamak, denk gelmek.
Charm.
Encourage.
Protect.
Preserve.
Guard.
Defend.
Spare.
Cover.
Keep.
Save.
Secure.
Buffer.
Cocoon.
Conserve.
Convoy.
Embosom.
Embower.
Escort.
Fence.
Keep guard.
Indemnify.
Maintain.
Patronize.
Safeguard.
Screen.
Shade.
Shelter.
Shield.
Sponsor.
Vindicat.
Deliver.
Harbour.
Insulate.
Perpetuate.
Reserve.
To protect.
To save.
To defend.
To guard.
To watch over.
To preserve.
To conserve.
To shield.
Back.
Maintain a patent.
korumaklıksız karbon elektrotlu kaynaklama
- Korumalık kullanmadan yapılan, karbon elektrotlu kaynaklama işlemi.
koruma
- Korumak işi.
- Can güvenliğinin tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi saldırılardan korumak üzere görevlendirilmiş kişi.
- Bk. sakınma
- Filmin bozulmasını önlemek amacıyla alınan önlemlerin tümü.
- Kentlerin belli kesimlerinde yer alan çağbilimsel ve yapıtasarcılık değerleri yüksek yapıtlarla, anıtların ve doğa güzelliklerin -kentte bugün yaşayanlar gibi- gelecek kuşakların da yararlanması için her türlü yıkıcı, saldırgan ve dokuncalı eylemler karşısında güvence altına alınması. bkz. çevre korunması.
(Ekonomi) Bankacılık alanında, bir malda veya bir menkulde gelecekte ortaya çıkacak fiyat değişikliklerine karşı korunmak amacıyla vadeli bir sözleşme yapılması.
Protective.
Protection.
Defending.
Guarding.