korkutucu ne demek?
- Korku veren
Bu siyah rüzgârlı gecenin ademi andıran, ölümü ihtar eden korkutucu karanlığı gözlerinden vücuduna, damarlarına giriyor, kanına karışıyor, ruhuna nüfuz ediyordu.
Ö. Seyfettin - Frightening.
- Scary.
- Startling.
- Alarming.
- Dark.
- Forbidding.
- Horror.
- Lurid.
- Minacious.
- Minatory.
- Spine-chilling.
- Dreadful.
- Fearsome.
- Formidable.
- Hairy.
- Scare.
- Threatening.
- Terrifying.
- Appalling.
- Off- putting.
korku
- Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu
- Kaygı, üzüntü
- Kötülük gelme ihtimali, tehlike, muhatara.
- Gerçek veya beklenen bir tehlike ile yoğun bir acı karşısında uyanan ve coşku, beniz sararması, ağız kuruması, kalp, solunum hızlanması vb. belirtileri olan veya daha karmaşık fizyolojik değişmelerle kendini gösteren duygu.
- Gerçek ya da beklenen bir tehlike ile yoğun bir acı karşısında uyanan ve coşku, beniz sararması, ağız kuruması, yürek ve solunum hızlanması gibi belirtileri olan, ya da daha karmaşık fizyolojik değişmelerle kendini gösteren duygu.
- Gothic.
- Horror.
- Fear.
- Fright.
- Scare.
korkutucu boyutta
- At a fearful rate.
korkutuculuk
- Korkutucu olma durumu.