kaynamak ne demek?
- Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak.
- Yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak
Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu.
T. Buğra - Yerden çıkmak
- Kırık, çatlak kemik veya metal parçalar eski durumunu almak, birbirine yapışmak.
- Yara kapanmak, iyileşmek.
- Mayalı bir şey kabarıp köpürmek.
- Mide ekşimek.
- Çalkantı durumunda olmak, dalgalanmak.
- Spill over with.
- Boil.
- Broil.
- Crawl.
- Seethe.
- To boil.
- To ferment.
- To effervesve.
- To burn.
- To sour.
- To surge up.
- To seethe.
- To swarm with sb/sth.
- To teem with.
- To crawl with.
- To be alive with.
- To abound in/with sth.
- To knit.
- To swarm.
- To teem.
- To become welded.
- To be wasted.
- Gate crashing.
- Bubble.
- Stew.
- Well.
kaynama
- Kaynamak işi.
- Bir sıvının doygun buhar basıncının bulunduğu ortamın basıncına denk olduğu durumda, kabarcık oluşumuyla birlikte buhar evresine geçişi.
- Boiling.
- Boil.
- Ebullition.
- Surging up.
- Bubbling up.
- Knitting.
- Bubble.
kaynama derecesi
- Boiling range.