kararmak ne demek?
- Rengi karaya dönmek, siyahlaşmak.
- Işık sönmek, kısılmak veya gücü azalmak
Hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı.
P. Safa - Ateş sönmeye yüz tutmak.
- Kederlenmek, canı sıkılmak.
- Niteliğini yitirmek
- Grow dark.
- Darken.
- Tarnish.
- Blacken.
- Get dark.
- Lour.
- To get dark.
- To blacken.
- To darken.
- To turn black.
- To fade.
- To dim.
- Brown.
- Cloud.
kararma
- Kararmak işi.
- Görüntülerin gittikçe kararıp görünmez duruma geçmesine dayanan bir noktalama çeşidi.
- Kara renge bürünme; ışık alan fotoğraf plağının gittikçe koyulaşması.
- Bir çekimin, aydınlıktan başlayıp gittikçe karanlıklaşarak görüntülerinin yitmesine dayanan noktalama çeşidi. Açılmanın karşıtı. TV
- Aynı sonucun televizyonda sağlananı.
- Hava ile temas sonucu metal veya mineral yüzeyinde oluşan (genellikle oksit veya sülfür) farklı renkli film. Örneğin havadaki kükürtdioksit veya kükürt bileşikleri ile temas sonucu gümüş ve altın yüzeyinde oluşan gri-siyah sülfür filmi.
- (görüntü için)
- Fade out, fade-in black.
- Fade out.
- Blackening.
kararma camı
- Bir ucu saydam olup öbür ucuna doğru gittikçe saydamsızlaşan, çalıştırılan bir alıcının merceği önünden yavaşça geçirildiğinde bir çeşit kararma sağlayan cam.
- Fading glass.
- Verre pour fondu au noir