karışık ne demek?
- Aynı nitelikteki şeylerden oluşmuş.
Karışık salata.
- Karışmış olan, düzensiz, dağınık, intizamsız.
Ağzından kanla karışık diş parçalarını, onu yumruklayanların suratlarına tükürdü.
Halikarnas Balıkçısı - Saf olmayan.
- Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan
Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık dolambaçlı işten!
N. Cumalı - Anlaşılması güç olan, açık seçik olmayan, çapraşık
Tuhaf şey! Hakikaten karışık bir kadın.
P. Safa - Dolu
Serin rüzgârlarını deniz kesti keseli /Tıkıyor göğüsleri kum karışık sam yeli
F. N. Çamlıbel - Halk inancına göre cin ve perilerle ilişkisi olan.
Miscellaneous.
Heterogenous.
Not pure.
Jumbled.
In a state of commotion.
Intricacy.
Involute.
Prolix.
Of sorts.
Troublous.
Mixed.
Complicated.
Compound.
Composite.
Disorganized.
Confused.
Adulterated.
Complex.
Knotty.
Knotted.
Calico.
Chequered.
Combined.
Blended.
Deep.
Disconcerted.
Disordered.
Hugger-mugger.
Huggermugger.
Hybrid.
Inexplicit.
Inextricable.
Intricate.
Convoluted.
Disconnected.
Garbled.
Impure.
Indiscriminate.
Kinky.
Turbid.
Turbulent.
Motley.
Assorted.
karışık akım
- Kan akış hızındaki ani değişimler nedeniyle damar içeriğinin birbirine rastgele ve tamamen karışması, çalkantılı akım, türbülanslı akım. Katmanlı akıma göre karışık akımda kanın yapışkanlığı daha fazladır.
Turbulent flow.
karışık aydınlatma
- Aydınlatılacak düzleme (sınırsız düşünülen bir düzlem) ışık akılarının %40 ile %60 arasında bir oranını doğrudan yollayan ışıklıklarla yapılan aydınlatma.
General diffused lighting.
Gleichförmige Beleuchtung
Éclairage mixte