kamaşmak ne demek?
- Güçlü bir ışık sebebiyle göz bakamaz olmak
Işıktan gözlerimiz kamaşıyor.
R. H. Karay - Ekşi bir şey sebebiyle diş uyuşup tedirginlik vermek.
- To be dazzled.
- To be set on edge.
kamaşma
- Kamaşmak işi.
- Bir optik dizgedeki yüzeylerden film üzerine yansıyarak resimdeki sertliği azaltan ya da resmin niteliğini bozan, istenmeyen ışık. TV
- Televizyon ışıtaçlarında, gerçekte etkilenmemesi gereken fosforlanmalı bölgelerin etkilenmesinden doğan ve bu bölgeye düşen ışık.
- Flare, dazzle.
- Überstrahlung
- Éblouissement
kamaştıran
- Blinding