kalmak ne demek?
- Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı.
T. Buğra - Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
- Konaklamak, konmak
- Oturmak, yaşamak, eğleşmek
- Hayatını sürdürmek, yaşamak.
- Varlığını korumak, sürdürmek
- Oyalanmak, vakit geçirmek
- Sınıf geçmemek.
- 1) yapılması düşünülmüş olduğu hâlde yapılmamak; 2) kararı bağlandığı hâlde uygulanmamak.
- Stay.
- Remain.
- Continue.
- Keep.
- Stand.
- Fail.
- Be left.
- Be left over.
- Abide.
- Come to.
- Devolve.
- Flunk.
- Keep to.
- Leave.
- Put up.
- Refuge.
- Rest with.
- Room.
- Sleep.
- Stop.
- Survive.
- Tarry.
- Wait.
- Descend.
- Persist.
- To remain.
- To be left.
- To be leftover.
- To stay in a place temporarily.
- To come to a halt.
- To reach a standstill.
- To fail.
- To be postponed to.
- To be entrusted to sb to be left to sb by sb else.
- To be kept from doing sth.
kalma
- Kalmak işi.
- Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan.
- Stay.
- Staying.
- Remaining.
- Remaining from.
- Handed down.
- Dating from.
kalma durumu
- Bulunma durumu.
- (Derleme., bulunma hali, -de hali) Ad veya ad görevli sözcüğün taşıdığı kavramda bulunduğunu bildiren durum. Türkçede bu durum -de (-da, -ta, -te) ekiyle bildirilir: Evde (ev-de) , arabada (araba-da) , çocukta (çocuk-ta) , gelişte (geliş-te) vb.
- Locative.
- Locatif