kalınlaşmak ne demek?
- Kalın duruma gelmek
Ses Sevim'in sesi, fakat kalınlaşmış, tıkanmış, yabancılaşmış bir ses.
R. N. Güntekin - Thicken.
- To thicken.
- To become thick.
kalın
- Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı
- Enli ve gür
- Düzlem biçimindeki şeylerde, iki yüz arasındaki uzaklık kendi cinsindekilere göre çok olan.
- Yoğun, akıcılığı az olan.
- Etli, dolgun
- Pes (ses)
- Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan, ağırlık
- Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü.
- Cihâz (bk. çeyiz, donatım).
- Thick.
kalınlaşma
- Kalınlaşmak işi.
- Belirli ünsüzlerin kalınlaştırma etkilerine bağlı olarak veya kelime içinden gelen başka nedenlerle ince ünlülerin kalın sıraya geçmesi olayı:ET. Tengri > TT. Tanrı, Yak. tañgara; Osm. öküz / Yak. oğus < öküz, ET. inek > Yak. ınah "inek" TT. göbek, Tkm. göbek; Çuv. kvaßa "göbek"; Kaşg. kBekir-, TT. geğir- / Çuv. kagır-; Kaşg. kele- "konuşmak" > Çuv. kala-; TT. döğüşmek Anadolu ağızları doşmek, gülüşmek > gulüşmek, göz > go´z, kör > ko´r. güçcük > guçcük "küçük", yüksek > yusek vb.
- Velarisation.
- Becoming thick.
kalınlaşmamak
- (neg. form of kalınlaşmak) thicken.